Birleşmeden "bir"leşmeye doğru bir yolculuk önersek? Bu yolculuk, "politik bedenler"den "bedenlerin politikası"na doğru olmaz mıydı? İlkinde dolayım ne kadar çoksa ikincide o kadar az olurdu.
Politik bir beden durağandır; kendini sürgit aynı beden olarak duyar. Kopuş, ayrışma ve dağılmayı bilinç düzeyinde izlemez. Sözde çıkarları ve bunların toplamı olan varolma direnci (conatus) bu yanılgıya göre düzenlenir. Yanılgının sonu, politik bedenin kendi kendini güçsüzleştirmesi, eyleme gücünü yok etmesidir. Bedenin çıkarlarını sözde temsil eden fikirler bedene en uzak buzulları yaratır: Temsil edilen beden çoktan başka bir beden olmuştur bile...
Bedenlerin politikası ise "bir"leşme peşindedir. Tüm karşılaşmalarda "bir"leşme fırsatlarına yönelir; bedenlerin birleşmesi değil, iki bedende tek tek "bir"leşmedir artık aranan. Bu çaba, bedenin donuk ve süreğen imgesinden kurtulmayı gerektirir. Bu yetmez. Ardından, bedenleri birer ada, kaya ya da tepe gibi imgelemekten sıyrılıp "dalga bedenler" metaforuyla buluşmak gerekir. Deleuze'ün öğrettiği gibi: Bir dalga imleyin; ne zaman tam bir bedendir ve ne zaman tam olarak dağılır? Bir beden olarak dalganın politikası neyi vaaz eder?
Varolma ısrarını, karşılaşmalar, birleşmeler ve "bir"leşmeler çabasıyla sürdürmeyi... değil mi?
Israr, istek ya da arzu gibi fikirlerin bilinçli varlıklara, ya da en azından canlı varlıklara özgü olduğunu, sıradan cisimleri böyle düşünmenin insan-biçimci bir edebi esin olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Oysa, pozitif bilimler bu konuda sürpriz katkılar yapagelmektedir. De Landa, tüm kozmosun, kendi bedensel pıhtısında nasıl da sürekli geçici-çökeltilerin oluşageldiğini ve bu çökeltilerin nasıl birer beden gibi saçılmaya direndiğini apaçık göstermektedir.
Sorun bir bedenin ne olduğu ve nasıl bedende kalmaya çabaladığını moleküler bir esinle yeniden düşünmektir.
(13.05.2007, Paz)
Comments