İtalyan yazınının devlerinden Manganelli "iyi bir yazar" olma arayışını edebiyat kürsüleri çevresinde yapmayı tasarlayanları uyarıyor: Shakespare olduğunuzu mu söylüyorsunuz? Olabilir; dahası inanıyorum buna. Bunun için de diyorum ki: Jeolojiye kaydolun. Size ne çok eğretilemenin armağan edileceğini göreceksiniz...
Manganelli'nin kağıt kesiği kadar serin eleştirisi, taşlardan yola çıkan bir esinin dilde yelken açışını yazın kuramının terimlerinde boğulmaya yeğleyin diyor. Bu öneriye kulak vermiş olduğu düşünülebilecek pek çok usta var; sözgelimi Melville: Güvertede geçen uzun yılların kendisine sağladığı imge zenginliğini hangi edebiyat bölümünde bulabilirdi dersiniz?
Sözcüklerden dokunmuş bir gündelik yaşam örgüsü olan başkalarını öne ürenler olacaktır: Borges, kitaplığının loş koridorlarında ne bir fosil, ne de granitle karşılaşıyordu; bu büyük bir yazar olmasını engellemedi diyenler çıkacaktır. Elbette; ancak Manganelli'nin basitçe hangi işle uğraştığımızı sorduğunu, dahası yalnızca bununla ilgilendiğini düşünmek eleştiriyi hafife almak olurdu. Eğretilemeler, imgeler ve kurgular bir kitaplığın duvarlarından içeri sızacak kadar akışkan olabilirler; ama onları içeri alacak olan yazarın renkli ilgisi, kozmosun irili ufaklı her bir yaratısında yakından izlemeyi hakeden bir türümün olduğuna inanmasıdır. Ancak böyle bir ilgi madlen çukulatayı Proust'la, bir beyaz atı Cortasar'la ya da esansı Suskind'le buluşturabilirdi.
Kuramsal ilginin abartılıp çevresel farkındalığın küçümsenmesi bir dehanın doğmasını engellemekten daha ciddi bazı sonuçlar doğurabilir. Polanyi, her bir adımımızı takıntılı bir dikkatle izleyerek attığımızda yürümenin o kendiliğinden akışını bozacağımızı, giderek tökezleyeceğimizi açık bir dille anlatır. Yazın, dilin çevresel ilgiden beslenmesiyle büyülü bir cümbüşe dönüşmektedir; bu ahengin niteliği büyük oranda kozmosun dille flörtünün bir sonucudur.
(21.07.2006, Cum)
Comments